Cumartesi, Ağustos 08, 2009

Brighton'da bir Lokanta



İsmi "Lokanta" olabilir ama sadece adı size o bir sürü lokantadan birini çağrıştırabilir ama tatları asla!

Dostum Barışın beni taa havalanindan aldiği yetmiyormuş gibi "akşam için sana çok seveceğin bir mekana rez yaptırdım" demesi yorgunluğumu keyifli bir ortamla atmaya çalışması çok ince bir düşünceydi. Benim yemek düşkünlüğümü bildiğinden de olsa gerek Barışa ne kadar teşekkür etsem azdır.

Barışın her perşembe gittiği, bu küçük ancak restoranda öte aile ortamını andıran kafe-lokanta arası ama çok otantik-şık bir dekorda canlı müziğin eşliğinde yerimizi aldık. İlk dikkatimi çeken restoranda çok sayıda Türk yemeği deneyen yabancının olmasi ve çok güzel yorumlar yapıyor olmalarıydı. Bundan aldığım gazla olsa gerek menüde gördüğüm çok sayıda türk mutfağının bütün güzel örneklerini söyleyesim geldi. Allahtan Barış yanımdaydı da karışık tabak seçeneği ile beni patlama riskinden kurtardı.


Türk olmayan ama Türk gibi çok yardım sever garsonlarımız bize son derece güler yüzlü ve sevecen yaklaşarak siparişlerimizi aldılar.
Yemeklerimiz hızlı geldiği gibi üstüne üstlük bu hız hiç bir şeyin tadını bozmamış, çoğu yeni hazırlanmış ve taze ürünlerdi. Mücverden humusa kadar, börekten musakkaya kadar her şeyi silip süpürdüm herhalde özellikle pilav ve mücverin bu kadar güzelini dışarda çok az yiyebildiğim için ustayı tebrik etmek istiyorum derken "Cem" yanımızda bitiverdi. Bize hikayesini Dünyanın bir çok yerindeki Hiltonlarda nasıl çalışığını, sonunda Brightona yerleşerek aldığı keyfi bizi de imrendirerek anlattı. Bize de ellerine sağlık demek kaldı.

Lokantanın sahibi Barbaros Beyse bütün masalarla tektek ilgilenip hatır soruyor, her masada oturup masaların sıcak atmosferini artırıyordu. Tabi gecenin hem başı hemde sonunda bizde bu keyifli sohbetten (Barıştan torpilli olarak) iki kere yararlanma şansını elde ettik.

Son olarak ağzımızı tatlandıran baklava ile birlikte Dünyanın 20 ülkesi ve 100 şehrinde çok çeşitli lezzetlerle tanışmış biri olarak, tat ve unumuna tam not verdiğim bu yerin en önemli faktörünün ise her yerde olduğu gibi insan olduğunun altını çizeceğim.

Sohbetinize ve ellerinize sağlık, iyi ki böyle bir yer açmışsınız Barbaros Bey

Lezzetle kalın ...

Pazartesi, Haziran 22, 2009

Fuga Fine Times da bir moğol restoranı



Uzun zamandır elim kaleme gitmiyordu. Aslında modern haliyle klavyeye demek gerekiyor :)

Buna ister işlerin yoğunluğu, hevesin azalması, vb saymaya devam edebilirsiniz ta ki büyülü bir 13 Haziran akşamına kadar, iste o gece bahaneleri bırakıp, aşağıdaki resmi çekip kendi kendime bu hikayeyi anlatmalısın dedim ...

İlk önce Otel den yani Büyükhanlıların yazımıyla

"Fuga - Kaçış - Nereye" ile kalbimde yer eden ve muhteşem insanlarla dolu Bodrum Asarlıktaki Fugadan bahsedelim


Fugayı yıllar önce spa, sessizlik, beyaz, bakir koy vb başlıklarla kulaktan kulağa duymuş hatta ilk kez Serdar Ortaçın bir klibinde görmüş (Hayır Serdar dinlemiyorum sadece mekana hayran olunca gözüm takılmıştı) sonra oranın Fuga olduğunu öğrenmiş ama gidemeyerek içime dert etmiştim. Sonra iki yıl önce bir fırsat yaratıp kaçma şansım oldu. Bu haftasonu kaçamağının tadı damağımda kalmışki çok özel bir zamanda bunu tekrarlamak istedim ve işte yine o keyifli yerdeyim.


Fuga sizi girişinden itibaren güleryüzle karşılıyor, sanki herkes samimi arkadaşını getirmiş gibi genç hoş sohbet ve çok kaliteli bir grup sizle sohbet ederken çaktırmadan hizmet ediyor üstelik buna farklı stil bir ortam (anlatmıyorum gidio görün ltf) eklenince ortaya güzel bir hamur çıkıyor ve buna nefis bir Bodrum manzarası eşlik ediyor.


Bende akşamı bir gün önceden rezarvasyon gerektiren Moğol restoranı ile süslemeye karar verince İstanbuldan arayıp çözmeye çalıştım ama oda numaramı istediklerinde başta ufak bir sorun yaşamama rağmen rezervasyon dahil bütün isteklerimi anlayışla karşıladılar.

Geçen sefer çok beğendiğim için bu moğol ızgarasını tekrar denemek istedim (İstanbuldakilerden biraz farklı)




İlk önce resimlerde de göreceğiniz gibi keyifli bir ortamda ve açık büfe şeklinde yemek tabağınıza girmesini istediğiniz tatları seçiyorsunuz. Bunlar çeşitli biber, domates, mısır, soğan, fasulye, vb tatlar ile çeşitli makarnaları (noodle), baharatlardan ve uzak doğu soslarıdan oluşan bir karışımla harmanlıyoruz. Üstünede istediğiniz et çeşidini ekleyip bu hazırladığınız tabağı aşçımıza moğol ızgarası denen sıcak büyük demir üstünde sopalarla çevire çevire kızartması için teslim ediyorsunuz.
Burada hoşuma giden detay ortam sıcak olduğu ve etlerin bozulma ihtimaline karşı et çeşitlerini taşlarla temsil ederek seçtirmeleri oldu. Başka restoranlara duyrulur...

Bu ana yemeğin etrafında ise özenli detaylar var. Girişte sizi karşılayıp yerinize götürdükten sonra size bugün neler yiyeceğinizden bahsediyorlar ve bunları özenli bir sunumla sizin istediğiniz hızda sunuyorlar. Antreler nefis olduğu kadar yemeğin sonunda ki meyvelerin kızartılması ile yapılan tatlıda kaçırılmamalı.

Siz bu tatlar ve resim arasında ruhunuzu bir kere daha teslim ederken havanın nasıl karardığını ve saatlerin bu kadar hızlı aktığını fark etmiyorsunuz bile. Galiba bir rezervasyon daha yapacağım...

Lezzetle kalın,